Cumbhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde elde ettiğimiz başarıyı 31 Mart 2024 mahalli idareler seçimleri ile tahkim etmek istiyoruz. Hükümet ile yerel yönetimler arasındaki uyumun anlayış ve vizyon birliğinin kıymetini her geçen gün daha net bir şekilde görebiliyoruz'' dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 3 saat 20 dakika süren Kabine Toplantısı'nın ardından açıklamada bulundu. Erdoğan, "Son kabine toplantımızdan bu yana yine yoğun bir mesai içinde çalışmalarımıza devam ettik. İçeride toplu açılış törenleri ve il ziyaretleri, dışarıda uluslararası zirveler ve seyahatler ile milletimize hizmet yolculuğumuza devam ettik. Bu çerçevede 7 Temmuz'da Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Zelenski’yi ülkemizde misafir ederek gündemimizdeki konuları ele aldık. Kendisiyle 500 günden fazla süredir devam eden savaşın sona erdirilmesine yönelik önerilerimizi paylaşarak bu doğrultuda üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu tekrar vurguladık. Aynı gün Milli Savunma Üniversitemizin kara, deniz ve hava harp enstitülerimizde eğitimlerini başarıyla tamamlayan 249 subayımızın mezuniyet sevincine ortak olduk. 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında yeniden yapılandırdığımız üniversitemizin asli vazifesini layıkıyla ifa ettiğini müşahade ettik" dedi.
'SEÇİMLERDEKİ BAŞARIMIZI 31 MART SEÇİMLERİNDE TAHKİM ETMEK İSTİYORUZ'
Erdoğan, seçim kampanyası sırasında kendilerine en çok teveccüh gösteren illeri ziyaret etme sözü verdiklerini hatırlatarak şöyle konuştu:
"28 Mayıs seçimlerinde Bayburt yüzde 82 buçuk oy oranıyla birinci, komşusu Gümüşhane yüzde 78 buçuk oy oranıyla 2’nci oldu. Bunun için 8 Temmuz Cumartesi günü her 2 ilimizi ziyaret ederek desteklerinden dolayı oralardaki vatandaşlarımıza bizzat teşekkür ettik. 'Kuru kuruya teşekkür olmaz' diyerek Bayburt'ta toplam yatırım bedeli 2 milyar 689 milyon lirayı, Gümüşhane'de ise 1 milyar 100 milyon lirayı bulan eserlerin toplu açılış törenini de bu arada gerçekleştirdik. Buradan bir kez daha bizleri asla yalnız bırakmayan, desteğini, duasını bizden esirgemeyen Bayburtlu ve Gümüşhaneli kardeşlerime en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Bu iki ilimizde birlikte bize oy versin veya vermesin 81 vilayetimizin tamamının güvenini mashar olmak için canla başla çalışacağız. 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde elde ettiğimiz başarıyı 31 Mart 2024 mahalli idareler seçimleri ile tahkim etmek istiyoruz. Hükümet ile yerel yönetimler arasındaki uyumun anlayış ve vizyon birliğinin kıymetini her geçen gün daha net bir daha net bir şekilde görebiliyoruz. Gerçek belediyecilik hizmetlerinden mahrum kalan şehirlerimizi Türkiye Yüzyılı'nın inşasına ortak etmek için önümüzdeki seçimler bir fırsattır. Milletimizin de desteğiyle inşallah bu tarihi fırsatın heba olmasına izin vermeyeceğiz."
'MECLİSİMİZİN AÇILMASIYLA BİRLİKTE ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPACAĞIZ'
Erdoğan, Bayburt ve Gümüşhane ziyaretlerinin ardından NATO Zirvesi'ne katılmak üzere Litvanya'ya gittiklerini bildirerek, "Kritik bir dönemde tertiplenen NATO Zirvesi ülkemiz açısından terörle mücadele başta olmak üzere tezlerimizi dillendirdiğimiz, önemli diplomatik kazanımlar elde ettiğimiz uluslararası bir toplantı oldu. NATO tarihinde ilk defa genel sekreter tarafından terörizmle mücadele özel koordinatörü atanacağı duyuruldu. İttifakın yanı sıra ülkemizin de güvenliğine katkı sunacak pek çok hususta mutabakata varıldı. NATO’nun genişlemesine verdiğimiz ilkesel desteği ifade ederken Türkiye’nin beklentilerini açık ve net ortaya koyduk. Sadece terörizme karşı değil batıda veba gibi yayılan İslam düşmanlığıyla mücadele noktasında da ikazlarımızı yaptık. İsveç’in ittifaka üyelik süreci ile ilgili atılacak karşılıklı adımlar, ortak açıklamayla belirlendi. Meclisimizin açılmasıyla birlikte üzerimize düşeni yapacağız. Katılım protokollerine dair nihai kararı verecek olan merci Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Milletvekillerimizin vicdanları doğrultusunda ülkemizin menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yapacağından şüphe duymuyoruz" diye konuştu.
'VİZE SERBESTİSİ GİBİ TEMEL BAŞLIKLARDA ARTIK İLERLEME SAĞLAMAK İSTİYORUZ'
Erdoğan, NATO zirvesinde 13 liderle ikili görüşme gerçekleştiğini ifade ederek, "Bu görüşmelerde bir kez daha gördük ki komşularımız başta olmak üzere bizim hiçbir ülkeyle çözülemeyecek sorunumuz yoktur. Diyalog ve diplomasiye alan açıldığı takdirde yanlış anlaşılmaların giderileceğine anlaşmazlıkların çözüme kavuşturulacağına inanıyoruz. Son 21 yılda bunu pek çok kez başardık. Komşularımızla ve diğer ülkelerde aşılmaz denilen nice engeli açtık. Aynı başarıyı bugün de yakalamamızın önünde hiçbir mani bulunmuyor. Özellikle Avrupalı dostlarımızla yaptığımız görüşmelerden ümit varız. Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecimizin canlandırılması gümrük birliği anlaşmasının güncellenmesi, vatandaşlarımıza vize serbestisi gibi temel başlıklarda artık ilerleme sağlamak istiyoruz. Hem ülkemizin hem de Avrupa Birliği’nin çıkarına olacak bu hamlelerin müspet neticelerini inşallah yakında göreceğiz" dedi.
'KÖRFEZ TURUNDA 50,7 MİLYAR DOLARA ULAŞAN 13 ANLAŞMA İMZALANMIŞTIR'
Erdoğan, geçtiğimiz hafta gerçekleştirdikleri Körfez Turu'na değinerek, "Dış politika kulvarında iş dünyamızdan oluşan geniş bir heyetle yaptığımız Körfez turumuzda çok önemli bir adım oldu. Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirliklerine gerçekleştirdiğimiz ziyaretler son derece başarılı ve verimli geçti. Suudi Arabistan ile imzaladığımız 5 anlaşmayla işbirliğimizi daha da ileri taşıdık. Savunma sanayi alanında tarihimizin en büyük Savunma ve havacılık ihracatı sözleşmesine imza attık. Katarlı mükemmel seviyede ilerleyen ilişkilerimizi yeni ortaklıklarla taçlandırma kararı aldık. Birleşik Arap Emirlikleri 10 milyar doları bulan 2'li ticaret hacmimizle ülkemizin bölgedeki en önemli ticari ve ekonomik ortakları arasındadır. Diplomatik münasebetlerimizin 50'nci yılını Yüksek Düzeyli Stratejik k-Konseyi Mekanizması’nın kuruluşuyla kutlamış olduk. Ziyaretimiz esnasında farklı alanlarda toplam değeri 50,7 milyar dolara ulaşan 13 anlaşma imzalanmıştır. Yine ziyaretimiz vesilesiyle ülkemizin gurur kaynağı olan Türkiye’nin otomobili TOGG’u muhataplarımıza hediye ettik" diye konuştu.
'15 TEMMUZ ASIRLAR BOYUNCA YÜRÜTTÜĞÜMÜZ VARLIK YOKLUK MÜCADELELERİ ZİNCİRİNİN EN SON HALKASIDIR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünün ardından 7 yıl geçtiğini hatırlatarak, "O gece Türkiye sadece demokrasiye yönelik bir darbe teşebbüsünü bertaraf etmedi, o meşhum gece ülkemiz asıl bağımsızlığını hedef alan bir işgal girişimini püskürttü. Milletimiz 253 vatan evladını toprağa verme pahasına Türkiye'nin geçilmez olduğunu tüm dünyaya bir kez daha haykırmıştır. 15 Temmuz asırlar boyunca yürüttüğümüz varlık yokluk mücadeleleri zincirinin en son halkasıdır. Demokrasi ve millet düşmanlarının 15 Temmuz'a yönelik bitmeyen günlerinin gerisinde işte bu gerçek vardır. FETÖ’cü alçakların ihanetinden medet umanlar o gece yaşadıkları derin hayal kırıklığını halen unutamıyor. Darbecilerle anlaşıp tankların arasından kaçanlar ayıplarını örtmek, korkaklıklarını gizlemek amacıyla iftira dahil her yola başvuruyor" dedi.
'SON FETÖ'CÜ HAİN HUKUK ÖNÜNDE HESAP VERENE KADAR MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ'
Erdoğan konuşmasının devamında, "Kontrollü darbe yalanından 20 Temmuz darbesi tarzı ahlaksız ithamlara kadar milletin direnişine kara çalmak için her şeyi yapıyorlar. Ama ne yapsalar nafile. Bunlar tüm çabalarına rağmen son 7 yılda amaçlarına ulaşmadılar. Allah’ın izniyle hiçbir zamanda ulaşamayacaklar. Türkiye ve Türk milleti var oldukça 15 Temmuz destanımız dilden dile gönülden gönüle, nesilden nesile gururla aktarılmaya devam edecek. Birileri rahatsız olsa da biz o gece çıplak elleriyle tankları durduran kahramanların hatırasına ebediyen sahip çıkacağız. Her biri kalbimizin en mutena köşesinde yaşayan 253 şehidimizin hepsini şükranla özlemle ve minnetle yad edeceğiz. Gazilerimizin verdiği mücadeleyi, gençlerimize ve çocuklarımıza gururla anlatacağız. Filmlerle, kitaplarla, belgesellerle, şiirlerle ve çeşitli etkinlerle 15 Temmuz'u manasına ve ruhuna uygun bir şekilde yaşatacağız. Tüm bunları yaparken rehavete asla kapılmayacağız. Son FETÖ'cü hain de hukuk önünde hesap verene kadar bu terör örgütü ile uzantılarıyla ve destekçileri ile mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu vesileyle şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize sağlıklı, huzurlu bereketli ömürler niyaz ediyorum. Rabbim bizlere bir daha 15 Temmuz gibi bir ihanet yaşatmasın diyorum" dedi.
ORMAN YANGINLARI İLE MÜCADELEMİZİ BAŞARILI BİR ŞEKİLDE YÜRÜTÜYORUZ'
Erdoğan, küresel bir sorun olan iklim değişikliğinin olumsuz yansımalarını Türkiye'nin de tecrübe ettiğini belirterek, şöyle konuştu:
"Karadeniz bölgesinde yaşanan sel ve taşkınların ardından Batı ve Güney bölgelerimizde meydana gelen orman yangınları bunun son örnekleridir. Karadeniz bölgemizdeki sel felaketine 7 bin 122 personel, 477 iş makinesi, 6 bin 323 diğer araç ve 2 helikopterle müdahale ettik. İlgili bakanlarımız süratle afet bölgesine intikal ederek çalışmaların koordinasyonunu bizzat sağladı. Selden etkilenen işverenlerimiz ile sigortalılarımızın prim ödemelerini talep etmeleri halinde 1 yıl süreyle ertelediğimizi de duyduk. Orman yangınları ile mücadelemizi de başarılı bir şekilde yürütüyoruz. Geçen yıl 1 Haziran-24 Temmuz'da 265 orman yangını çıkarken bu yılın aynı döneminde 358 orman yangınıyla karşılaştık. İzmir'deki yangına müdahale sırasında orman işçimiz Mustafa Gürpınar hayatını kaybetti. Şehidimize Allah'tan rahmet, ailesine ve çalışma arkadaşlarına sabırlar diliyorum. Önceki yıllarda yaşanan yangınların bir kısmı doğal sebeplerden, bir kısmı da terör ve ihmal gibi faktörlerden dolayı meydana gelmişti. Biz de bu sene en kötü senaryoyu düşünerek havada ve karada güçlü bir altyapı kurduk. Mevcut filomuzu Rusya’dan gelen iki büyük uçakla tahkim ettik. Rezerv güçlerle birlikte toplam 24 uçak, 100 helikopter ve 10 İHA'mız ile orman yangınlarıyla mücadele ediyoruz. Ayrıca 4 bin 800 aracımız ve 25 bin orman işçimiz de karadan müdahale noktasında görev yapıyor. Kendi ülkemizde yangınlara süratle müdahale ederken ihtiyacı olan diğer ülkelerinde yardımına koşuyoruz. Büyük bir yangınla buluşan komşumuz Yunanistan’a iki amfibi uçak ve bir yangın söndürme helikopteri gönderdik. Rodos halkı başta olmak üzere Yunan komşularımıza buradan geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz."
'AĞUSTOS AYI BOYUNCA ÇOK DİKKATLİ OLMALARINI RİCA EDİYORUM'
Erdoğan, hedeflerinin tek bir orman yangının bile çıkmaması olduğunu vurgulayarak, "Her ne kadar hazırlıklarımız tamam olsa da hedefimiz tek bir yangının bile çıkmamasıdır. Tüm vatandaşlarımızdan orman teşkilatımızın alarm durumuna geçtiği ağustos ayı boyunca çok dikkatli olmalarını rica ediyorum. En küçük bir ihmalin dahi ciğerimizi yakan felaketlere yol açabileceğini lütfen unutmayalım. 'Orman vatandır' anlayışıyla hep birlikte ormanlarımızı korumaya, geliştirmeye devam edelim. Ormanlarımıza sahip çıkan herkese şimdiden teşekkür ediyorum. Öte yandan ülkemizin 4 bir yanında başlayan hasat mevsiminde bugün itibari ile hububatın yüzde 65’i hasat edildi. Toprak Mahsulleri Ofisimiz 580 noktada alım faaliyetini kesintisiz bir şekilde sürdürüyor. Çiftçilerimiz ürünlerini teslim edene kadar alımlarımız devam edecektir" dedi.
'BU SÜREÇLERİ EN AZ HASARLA ATLATMAYI BAŞARDIK
"Sosyal fay hatlarımızda kırılmalara yol açmak için girişilen sayısız denemeleri hamdolsun milli birliğimize ve beraberliğimize sıkı sıkıya sarılarak hep akamete uğrattık" diyen Erdoğan, "Gezi olaylarından terör saldırılarına, 15 Temmuz'dan seçim dönemlerinde yalanlar üzerinden tırmandırılan siyasi gerilimlere kadar nice meselenin üstesinden milletimizin irfanı ve insanımızın sağduyusu sayesinde geldik. Ayrıca bu dönemde küresel sağlık krizinin ve onunla birlikte yükselen küresel finans üretim, tedarik, emtia krizlerinin ülkemize etkilerini de sırtlandık. Vakitlice aldığımız tedbirler ve ülkemizin ihtiyaçlarına uygun olarak geliştirdiğimiz politikalarla bu süreçleri en az hasarla atlatmayı başardık. Bugün 3’üncü yıldönümüne ulaştığımız Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nin yeniden ibadete açılmasının da Anadolu topraklarını vatan yapma mücadelemizin önemli sembollerinden biri olduğu şüphesizdir. Rabbime bizlere bu şerifi bahsettiği için bir kez daha hamd ediyorum" dedi.
'AĞIR HASARLI BİNALARIN ENKAZLARINI TAMAMEN KALDIRDIK'
Erdoğan, tabii ve doğal afetlerin getirdiği olumsuzlardan bahsederek konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Coğrafyamızdaki imtihanlarımızdan biri de tabii afetlerle oldu. Hala oluyor. Yangınlar, seller heyelanlar, kuraklık ve en önemlisi deprem afetleri ülkemizin 4 bir yanında ciddi hasarlara yol açıyor. 6 Şubat‘ı unutmak mümkün mü? Onun meydana getirdiği felaket, fatura unutulabilir mi? Şehitlerimiz unutulabilir mi? Gazilerimiz unutulabilir mi? Gerçekleştiği alan ve etkilediği nüfus bakımından tarihimizin en büyük afet olan 6 Şubat depremlerinin üzerinden henüz 5 buçuk ay geçti. Depremde kaybettiğimiz insanlarımızın acıları ilk günkü tazeliğiyle yüreklerimizi yakmayı sürdürüyor. Evleri ve işyerleri enkaza dönen vatandaşlarımız bir yandan kaybettikleri yakınlarının yasını tutarken diğer yandan hayata yeni bir başlangıç yapmak için gerekli şartların oluşmasını bekliyor. Afetin etkilediği şehirlerimizde acil yıkılması gereken ve ağır hasarlı binaların enkazlarını tamamen kaldırdık. Orta hasarlı binalarla ilgili çalışmalar sürüyor. Yapılan tespitlere göre bölgede 872 bin bağımsız bölüme sahip 311 bini aşkın binanın yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Bunlardan yaklaşık 507 bini konut 143 bini köy evi olmak üzere toplam 650 binini devlet eliyle yaparak vatandaşlarımıza teslim etmeyi planlıyoruz. Halihazırda 180 bin civarında konut ve köy evinin inşa süreci başlamıştır. Yeri belirlenen ve zemin etütleri yapılan alanlarda hızla inşa çalışmalarına geçilmektedir. Hatta şu an itibari ile inşaatı tamamlanan köy evlerinden hak sahiplerine teslim edilenler var. İnşallah Sonbahar ile birlikte konutları vatandaşlarımıza peyderpey teslim etmeye başlayacağız. Konutların inşasını hızlandırmak gayesi ile geliştirdiğimiz yeni projemizi kamuoyumuzla kısa süre önce paylaştık.'' (DHA)
'KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ'Nİ 3 AY SÜREYLE UZATIYORUZ'
Depremin istihdamı etkisini en aza indirmek amacıyla başlatılan Kısa Çalışma Ödeneği'ni 3 ay süreyle uzatıldığını bildiren Erdoğan, "Afetzede kardeşlerimize bir kısmı çok uygun şartlarda kredi, bir kısmı hibe olarak önemli destekler veriyoruz. Bugüne kadar 93 binden fazla depremzedemiz yerinde dönüşüm için başvurdu. Bu sayının daha da artacağını inanıyorum. Depremden hemen sonra ilan ettiğimiz mücbir sebep uygulamasıyla afetzedelerimizin yükünü hafifletmiştik. Mücbir sebep düzenlemesini depremde en çok yıkıma uğrayan Adıyaman, Kahramanmaraş, Hatay, Malatya illerimiz ile Islahiye ve Nurdağı ilçelerimizde devam ettirmeyi kararlaştırdık. Buraların dışında kalan ile vilayetlerimizden gelen münferit başvuruları da değerlendireceğiz. Konuyla ilgili detayları Hazine ve Maliye Bakanlığımız yakında milletimize açıklayacaktır. Depremin istihdamı etkisini en aza indirmek amacıyla başlatılan Kısa Çalışma Ödeneği'ni 3 ay süreyle uzatıyoruz. Daha önce 110 bin çalışanın faydalandığı ödenekten 115 bin insanımızın istifade etmesini sağlayacağız. Toplum yararına programlarımızı açma hazırlıklarımız başta deprem bölgemiz olmak üzere ülkemiz genelinde devam ediyor. Hesaplamalara göre 6 Şubat depremlerinin ülkemize maliyeti 104 milyar doların üzerindedir. Sadece bu yıl deprem kaynaklı harcamaların 762 milyar liraya ulaşmasını bekliyoruz. Bu rakam çapı ne kadar büyük olursa olsun her ekonomi için altından kalkılması zor bir yüktür. Üstelik 2013’ten beri yaşadığımız her hadisenin bir boyutunu oluşturan ekonomik saldırıların etkilerinin hala sürdüğü dönemde bu maliyetle karşı karşıya kaldık" dedi.
'TÜRKİYE'Yİ BÜYÜTME HEDEFİMİZDEN BİR GERİYE GİDİŞ SÖZ KONUSU OLMAYACAKTIR'
Erdoğan, konuşmasının devamında, "Hatırlayınız içeride birilerinin ‘tüketmeyin, yatırım yapmayın, Türkiye’ye gelmeyin’ kampanyalarıyla ekonomimizi çökertme çağrıları yaptığı günleri yaşadık. Dışarıda ise Türkiye ekonomisini mahvetme naralarıyla ülkemize karşı ne iktisat bilimi ile ne akıl ve ahlak ve bağdaşan tuzaklara şahitlik ettik. Tüm bu hücumlara karşı çareyi yine her konuda ve her zaman olduğu gibi kendi potansiyelimizi harekete geçirmekte, kendi gücümüzü kullanmakta, kendi hedeflerimizi yönelmekte bulduk. Hep söylediğimiz gibi yatırım istihdam üretim ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütme hedefi öyle akşamdan sabah ortaya çıkmış bir strateji değildir. Gerisinde çok büyük emeklerin ve çok büyük bedellerin olduğu bir sürecin sonunda bu noktaya geldik. Bugün de Türkiye bu temel ekonomik hedefine bağlılığını şeksiz şüphesiz bir şekilde sürdürmektedir. Altını çizerek tekrar ifade ediyorum; Türkiye’yi istihdamı ve üretimi ile büyütme hedefimizden en küçük bir geriye gidiş söz konusu olmayacaktır. Zamana ve şartlara göre kullanılan araçlar farklılaşsa da sonuçta varmak istediğimiz menzil değişmemiştir. Son haftalarda atılan adımları hem daha önceki gelişmelerin hem de depremin artık ertelenemez hale gelen mali yükünü karşılayabilmek için yapılan düzeltmeler olarak görülmesi şart. Bu adımların faiz, kur ve enflasyon üzerindeki etkilerini orta vadede ülkemizin asıl hedeflerine yaklaşmasına katkı sağlayacak gelişmelere dönüştürebileceğimize inanıyoruz" diye konuştu.
'ÖNCELİKLERİMİZİN EN BAŞINDA İSTİHDAM GELİYOR'
Erdoğan, "Ülkemizin her meselesini 21 yıldır nasıl tesis ettiğimiz güven ve istikrar iklimi sayesinde çözmüşsek bugünkü sıkıntıların üstesinden de aynı şekilde geleceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Hükümet olarak uyguladığımız ekonomi politikasını dünyadaki benzer politikalardan ayıran çok önemli bir özellik vardır. Bu da önceliklerimizin en başında istihdamın geliyor olmasıdır. Bilindiği gibi geçmişte ülkemizde ve dünyadaki gelişmekte olan pek çok yerde uygulanan ekonomi politikaları en büyük zararı istihdama veriyordu. İşsizliğin arttığı, insanların evlerine götürecek ekmek bulamadığı bir ortamda kağıt üzerindeki göstergelerde elde edilen düzelme toplumlara beklenen refahı, ülkelere beklenen huzuru sağlayamıyordu. Dolayısıyla bizim için ‘ekonomik istikrar’ demek ‘istihdamı düzenli olarak artıran sürdürülebilir büyüme’ demektir. Tabi en az bunun kadar önemli bir diğer önceliğimiz ülkenin ve toplumun tüm dengelerini bozan enflasyonla mücadeledir. Hiç şüphesiz finansal istikrar da bu tablonun ayrılmaz bir parçasıdır. Türkiye’nin maruz kaldığı onca sıkıntıya, saldırıya, felakete rağmen her alanda hala dimdik ayakta kalmasını bölgesel ve küresel güç olarak kabul görmesinin gerisinde işte bu politika vardır. Biz ülkemiz ekonomisini sonuçlarla uğraşarak değil sebeplere inip onları ortadan kaldırarak büyüttük, geliştirdik, diğer alanlardaki iddialarımızın dinamosu haline getirdik. Bugün de aynı anlayışla hareket ediyoruz" ifadesini kullandı.
'İNSANIMIZIN TASARRUF ALIŞKANLIĞINDA DÖVİZ VE ALTIN AĞIRLIKLI YER TUTUYOR'
Erdoğan, istihdamı artıracak, enflasyonu düşürecek, finansal düzelmeyi sağlayacak her tedbiri alacak uygulayacak sonuçlandıracak ve ortaya çıkan zenginliği milletin her bir ferdine yayacak bir politika izlediklerini vurgulayarak, "Her dönemde olduğu gibi bu dönemde de politikamızı hayata geçirirken önümüze çıkan zorluklar var. Her şeyden önce sadece arz-talep ilişkisi üzerine kurulu iktisadi teorilerin ülkemizde tam karşılık bulamadığı bir gerçektir. Bunun sebeplerinden biri bilhassa küresel ekonominin dümenini elinde tutan güçlerin Türkiye’ye yönelik siyasi yaklaşımlarının ekonomik mantığın önüne geçmesidir. Açık konuşmak gerekirse siyasi, ekonomik ve askeri olarak güçlenen dolayısıyla kendi politikalarını belirleyip hayata geçiren bir Türkiye fotoğrafı kimsenin işine gelmiyor. Bu yüzden de sürekli gizli açık engellemelere, kural dışı uygulamalara maruz kalıyoruz. Ülkemizin durumunu farklı kılan bir diğer sebep ise kimi dönemlerde avantajımız olan esnek sosyal ve ekonomik politikalarımızın uzun vadeli politikaların ve kuralların kökleşmesini zorlaştırmasıdır. İnsanımızın tasarruf alışkanlığında döviz ve altın ağırlıklı yer tutuyor. Önemli bir kısmı da yastık altında duran bu varlıkların iktisadi işleyişi dolayısıyla istihdama ve üretime katkısı olmuyor. Onun için gelin. Milletime sesleniyorum. Biz verim ekonomisinden yana olalım. Tasarruf ekonomisinden yana olalım. İsraf ekonomisini bir kenara koyalım. Bunun ne benim milletimin kendisine ne de devletime hiçbir faydası yoktur" dedi.
'YAYGIN ALTYAPI BÜYÜMEMİZİN EN ÖNEMLİ İTİCİ GÜCÜDÜR'
Erdoğan, gayrimenkul ve otomobil piyasasındaki gelişmelere dikkat çekerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yükselen fiyatlar sebebiyle gayrimenkul ve otomobil piyasasının cazip hale gelmesi de üretim artışının hak ettiği yeri ulaşmasını engelliyor. Bu gerçekler çerçevesinde tamamen siyasi kaygılarla sertedilen sözde değerlendirmelerin ne ülkemize ne milletimize ne de yaşanan sorunların çözümüne zerre kadar faydası vardır. Türkiye gibi rezerv para veya petrol, doğalgaz gibi karşılıksız gelir sağlayan kaynaklara sahip olmayan bir ülkenin tercüme değil telif iktisadi analizlere ve çözüm yollarına ihtiyacı bulunuyor. Ülkemizin en büyük talihsizliği dünyadaki gelişmeleri ülkemizin gerçekliği ile mecz ederek milletimizin önüne ufuk açıcı teoriler koyacak iktisatçılardan uzun yıllar boyunca maalesef mahrum kalmasıdır. Biz yaşadığımız tecrübeler ışığında ülkemizin önünde istihdam ve üretim dışında çıkış yolu olmadığına kanaat getirdiğimiz için kendi politikamızda ısrar ediyoruz. Geçtiğimiz 21 yılda ülkemize kazandırdığımız eğitim, sağlık, güvenlik, ulaştırma, enerji, konut başta olmak üzere tüm alanlardaki yaygın altyapı büyümemizin en önemli itici güçlüdür. Hamdolsun bu sayede ticaretten sanayi tarımdan turizme, istihdamın ve üretimin lokomotif olan her alanda çarklar harıl harıl dönmektedir. İhracatımız ve turizmimiz neredeyse her ay rekorlar kırarak yoluna devam ediyor. Ülkemiz giderek artan bir şekilde uluslararası yatırımcıların ilgisini çekiyor. Yaptığımız her görüşmede ülkemize milyarlarca, 10 milyarlarca dolarlık yatırım sözü alıyoruz. Bu yatırımların ağırlıklı kısmını birilerinin iddia ettiği gibi varlık satışı değil istihdama ve üretime dönük projeler oluşturuyor. Cari dengemizin en önemli handikabı olan enerji ithalatımızı keşfettiğimiz doğal gaz ve petrol rezervleri ile kademe kademe azaltacak olmamız hareket alanımızı daha da genişletiyor." (DHA)