Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’nin New York kentinde, Birleşmiş Milletler (BM) 79’uncu Genel Kurulu’na hitap etti. Erdoğan, konuşmasında Gazze’de yaşanan insani drama geniş yer verdi. Erdoğan burada sadece kadın ve çocukların değil BM sisteminin öldüğüne işaret ederek “Gazze’de sadece çocuklar değil, Birleşmiş Milletler sistemi ölüyor. Hakikat ölüyor. Batı’nın savunduğunu iddia ettiği değerler ölüyor. İnsanlığın daha adil bir dünyada yaşama umutları tek tek ölüyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, İsrail’in Gazze Şeridi ve Batış Şeria’daki saldırıları, yaşanan insani drama yer verdi. Erdoğan, “Gazze’de sadece çocuklar değil, Birleşmiş Milletler sistemi ölüyor. Hakikat ölüyor. Batı’nın savunduğunu iddia ettiği değerler ölüyor. İnsanlığın daha adil bir dünyada yaşama umutları tek tek ölüyor. Buradan açık açık soruyorum, ey insan hakları örgütleri, Gazze’dekiler, Batı Şeria’dakiler insan değil mi? Filistin’deki çocukların, okuma, yaşama, sokakta oynama, hakkı yok mu? Ey uluslararası basın kuruluşları, İsrail’in canlı yayında katlettiği ofislerini bastığı gazeteciler, sizin meslektaşınız değil mi? Ey Birleşmiş Milletler Güvenli Konseyi, Gazze soykırımının önüne geçmek, bu zulme bu barbarlığa dur demek için daha neyi bekliyorsunuz? Filistin halkıyla birlikte kendi vatandaşlarının canını tehlikeye atan, siyasi ikbali için tüm bölgeyi savaşa sürükleyen katliam şebekesini durdurmak için daha neyi bekliyorsunuz? Ey İsrail’e kayıtsız şartsız destek verenler, bu katliamı seyretmenin, bu vahşete ortak olmanın utancını daha ne kadar taşıyacaksınız?” dedi.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: ‘BM, İŞLEVSİZ, HANTAL VE ATIL BİR YAPIYA DÖNÜŞÜYOR’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’nin giderek işlevsiz ve atıl bir yapıya dönüştüğüne dikkat çekerek, “Buradaki dostlarımın çoğunun ekranlarda seyrettiği krizleri, biz anbean yaşıyoruz ve yönetmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla bugün sizlere gerilimlerin uzağında değil, tam kalbinde yer alan bir ülkenin lideri olarak sesleniyorum. Birileri rahatsız olsa da birileri şahsımızı yine hedef alacak olsa da bugün burada insanlığın ortak kürsüsünde insanlık adına bazı gerçekleri açık açık konuşmak arzusundayım. Bakınız şu an çatısı altında bulunduğumuz Birleşmiş Milletler, milyonlarca insanın hayatını kaybettiği İkinci Dünya Savaşı sonrasında, uluslararası barışı ve güvenliği korumak amacıyla kuruldu. Birleşmiş Milletler’in kuruluşuyla birlikte, Küresel istikrara, huzura ve adalete dair beklentiler yeniden yeşermiş, barış umutları yeniden filizlenmişti. Ancak üzülerek görüyoruz ki son yıllarda Birleşmiş Milletler kuruluş misyonunu ifa etmekte yetersiz kalıyor. Giderek işlevsiz, hantal ve atıl bir yapıya dönüşüyor. Dünya beşten büyüktür şiarının temsil ettiği değerlere bugünlerde daha çok daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Uluslararası barış ve güvenliğin, imtiyazlı beş ülkenin keyfine bırakılmayacak kadar önemli olduğuna şahitlik ediyoruz” şeklinde konuştu.

‘41 BİN FİLİSTİNLİ ÖLDÜ, 100 BİNE YAKINI YARALANDI, SAKAT KALDI’

Bakan Abdulkadir Uraloğlu, Azerbaycan’da 'COP29' toplantısına katıldı Bakan Abdulkadir Uraloğlu, Azerbaycan’da 'COP29' toplantısına katıldı

Erdoğan, Filistin’de 7 Ekim sonrası hala devam eden saldırılarda 41 bine yakın Filistinlinin hayatını kaybettiğini vurgulayarak, “Bunun en dramatik örneği, Gazze’de 353 gündür devam eden katliamdır. 7 Ekim’den beri aralıksız süren İsrail saldırılarında 41 bini aşkın Filistinli hayatını kaybetti. Çoğu çocuk ve kadın 41 bin can, 41 bin insan. Hem de acımasız bir şekilde hayattan koparıldı. Yine çoğu çocuk, 10 binden fazla Gazzelinin nerede olduğunu kimse bilmiyor. Aynı şekilde 100 bine yakın insan yaralandı, sakat kaldı. Zor şartlar altında görevini yapmaya çalışan 172 gazeteci öldürüldü. Hayat kurtarmak için çalışan 500’ü aşkın sağlık görevlisi öldürüldü. Açlıkla, susuzlukla boğuşan Gazze halkının imdadına koşan insani yardım görevlileri, 210’dan fazla Birleşmiş Milletler personeli öldürüldü. Savaşta dahi dokunulmaması gereken, 820 camiyi 3 kiliseyi vurdular. Onlarca hastaneyi, yüzlerce okulu, hasta taşıyan 130’dan fazla ambulansı vurdular. Birleşmiş Milletler kürsüsünden, Birleşmiş Milletler Şartı’nı parçalayarak, bir de utanmadan tüm dünyaya vicdan sahibi tüm insanlara işte buradan, bu kürsüden meydan okudular” dedi.

‘6 YAŞINDA YARALI BİR ŞERÇEYİ KURTARAMADIK’

Hind Rajab’ın hayatını kaybetmesiyle ilgili, “8 milyarlık insanlık ailesi olarak, henüz 6 yaşındaki bir kız çocuğunu gözlerimizin önünde çırpınan, yaralı bir serçeyi maalesef kurtaramadık” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsrail’in temerküz kampına çevirdiği hapishanelerinden sızan görüntüler nasıl bir zulümle karşı karşıya olduğumuzu çok net biçimde gösteriyor. İsrail’in saldırıları sonucunda Gazze, dünyanın en büyük çocuk ve kadın mezarlığı haline gelmiştir. 17 binden fazla çocuk, İsrail’in kurşunlarının, bombalarının hedefi oldu. Hind Rajab, sadece 6 yaşındaydı. Yakınlarıyla güvenli bir yer ararken, araçları İsrail güçleri tarafından vuruldu. Dayısı, yengesi, kuzenleri herkes ölmüş, sadece o hayatta kalmıştı. Tam 12 gün boyunca, çaresizce kurtarılmayı bekledi. ‘Beni almaya gelecek misiniz? Korkuyorum’ diyerek, bir yardım elinin 12 gün boyunca kendisine uzanmasını bekledi” ifadelerine yer verdi. 

FİLİSTİNLİLERİN HALKI DİRENİŞ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin halkının işgale direnişinin haklı ve meşru olduğunun altını çizerek, “Gazze’de, Ramallah’ta, Lübnan’da çocuklar ölürken, bebekler küvözde verirken, maalesef uluslararası toplum da çok kötü bir sınav vermiştir. Filistin’de yaşananlar, bakınız çok büyük bir ahlaki çöküşün göstergesidir. Bütün dünya halklarının, ülke liderlerinin, uluslararası kuruluşların bu acı tablo üzerinde düşünmesi gerektiğine inanıyorum. Burada bir gerçeği de açık ve net söylemek istiyorum. İsrail yönetimi, temel insan haklarını hiçe sayarak, bir millete bir halka karşı etkin temizlik, apaçık bir soykırım uygulamakta, topraklarını adım adım işgal etmektedir. Özgürlüğü, bağımsızlığı, en temel hakları gasp edilen Filistinliler ise son derece haklı bir biçimde bu işgale, bu etnik temizlik faaliyetlerine karşı meşru direniş haklarını kullanmaktadır” dedi.

Erdoğan, gösterilen bu direnişin kahramanca olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:

“Filistin halkının topraklarını işgal edenlere karşı sergilediği haklı direniş, gayrimeşru gösterilemeyecek kadar asildir, onurludur, kahramancadır. Buradan bir kez daha canları pahasına vatanlarını savunan Filistinli kardeşlerimi yürekten selamlıyorum. İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırganlığının tek nedeni, bir avuç ülkenin İsrail’e olan kayıtsız şartsız desteğidir. İsrail üzerinde etki sahibi ülkeler, tavşana kaç, tazıya tut politikasıyla bu katliama açıkça ortak oluyor. Sahne önünde güya ateşkes için uğraşanlar, arka planda katliamlarını sürdürebilmesi için İsrail’e silah ve mühimmat göndermeye devam ediyor. Bu tutarsızlık ve samimiyetsizliktir. Mayıs ayından beri, gidip gelen bir kağıt var. Hamas ateşkes teklifini kabul ettiğini defalarca etti. Ama İsrail hükümeti işi sürekli yokuşa sürerek, sürekli bir bahane bularak, ateşkesi en yakın olduğunu özellikle müzakere ettiği muhatabını kalleşçe öldürerek barışı istemeyen taraf olduğunu çok net biçimde gösterdi. İsrail’in oyalama ve aldatma hamlelerine, daha fazla pirim verilmemelidir. 2735 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının uygulanmadığı bir ortamda, İsrail’e yönelik zorlayıcı tedbirler gündeme alınmalıdır. İsrail’in tutumu bir kez daha göstermiştir ki uluslararası toplumun, Filistinli sivillere yönelik bir koruma mekanizması geliştirmesi, zaruridir. Bundan 70 sene önce, nasıl Hitler insanlığın ittifakıyla durdurulmuşsa, Netanyahu ve cinayet şebekesi insanlığın ittifakıyla durdurulmalıdır.”

‘KUVVET KULLANMA TAVSİYESİ DEĞERLENDİRİLMELİ’

Erdoğan, BM Genel Kurulu’nun 1950 tarihli, ‘kuvvet kullanma tavsiyesinin’ değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Genel Kurul’un 1950 tarihli, Barış için Birlik kararında mevcut olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisinin bu süreçte mutlaka değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Acil ve kalıcı ateşkes sağlanmalı. Rehine, mahkum takası gerçekleştirilmeli. İnsani yardımlar, engelsiz ve kesintisiz olarak Gazze’ye ulaştırılmalıdır. Bilhassa şartların iyice kötüleşeceği kış mevsiminden önce, çok zor koşullar altında hayatta kalmaya çalışan Gazze halkına yardım eli uzatmamız şarttır. Bakınız şu an Gazze’deki su kaynaklarının yüzde 70’i, fırınların yüzde 75’i tahrip edildi. Sağlık merkezlerinin yüzde 95’i kısmen veya tamamen zarar gördü. 150 bin konut tamamen, 200 bin konut kısmen yıkıldı. 80 bin konut oturulamaz hale geldi. Çocuk felci, hepatit başta olmak üzere bulaşıcı hastalıklar giderek artıyor. Gazze halkı, ihtiyacı olan yardım miktarının dörtte birine ancak ulaşabiliyor” dedi.

GAZZE’YE EN FAZLA YARDIM EDEN ÜLKE TÜRKİYE

“Türkiye olarak ilk günden itibaren Filistinli kardeşlerimize yönelik insani yardım faaliyetlerimizi sürdürdük, sürdürüyoruz” diyen Erdoğan, “60 bin tonu aşan yardım miktarıyla Türkiye Gazze’ye en fazla yardım gönderen ülke konumundadır. Aynı şekilde İsrail ile olan ticari işlemleri durdurarak bu konudaki hassasiyetimizi ortaya koyduk. İsrail’in son günlerde saldırılarını artırdığı Lübnan halkının ve hükümetinin de yanındayız. Artık hepimiz şu gerçeği görebiliyoruz. 41 bin insanı katledenler, talimatı verenden, tetiğini çekene, bombayı bırakana kadar işlediği suçların hesabını vermeden, vicdanlar rahata kavuşamaz. Yıkılan, yok edilen, enkaza çevrilen şehirlerde oluşan milyarlarca dolarlık hasarın faturası, faillerden mutlaka tazmin edilmelidir ve edilecektir. İsrail’in işlediği suçların cezasız kalmaması için Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından Uluslararası Adalet Divanı’nda açılan davayı destekliyoruz. Müdahillik başvurusunda bulunduğumuz bu davada, adaletin tecelli etmesi için gereken her türlü adımı atacağız” şeklinde konuştu.

‘AYŞENUR’UN KANININ YERDE KALMAMASI İÇİN HUKUKİ MÜCADELEYİ VERİYORUZ’

Nablus’ta İsrail güçleri tarafından başından vurularak öldürülen Ayşenur Ezgi Eygi için de hukuki mücadelenin verildiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Nablus’ta barışçıl bir protesto eylemi sırasında İsrail askerleri tarafından başından vurulan Ayşenur Ezgi Eygi kızımızın da kanının yerde kalmaması için her türlü hukuki mücadeleyi veriyoruz, vereceğiz. Gazze’de ateşkes acil ihtiyaç olsa da asıl sorun Filistin topraklarının İsrail tarafından işgal edilmesidir. 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devletinin vücut bulması artık daha fazla ertelenemez. İlk kıblemiz, Mescid-i Aksa’ya ve Harem-i Şerif’e yönelik artan saldırıları da yakından takip ettiğimizin bilinmesini isterim. Tüm bunları söylerken, Tayyip Erdoğan olarak bu kürsüde hamasetin diliyle konuşmuyorum. Burada tarihimden, ecdadımın vicdanlı, adaletli duruşundan aldığım cesaretle konuşuyorum. Çünkü biz tarih boyunca daima mazlumun yanında, zalimin ve zulmün karşısında olmuş bir milletiz” dedi.

‘MAZLUMUN YANINDA, ZALİMİN KARŞISINDAYIZ’

Erdoğan, 500 yıl önce engizisyondan kaçan Musevilere ve Hitler’in toplama kamplarından kaçan Yahudilere Türkiye’nin kucak açtığını hatırlatarak, “Bundan 500 yıl önce engizisyondan kaçan Musevilere de Hitler’in toplama kamplarından kaçan Yahudilere de kucak açtık. Bizim ülke ve millet olarak, İsrail halkına yönelik herhangi bir düşmanlığımız yoktur. Müslümanların sırf inançlarından dolayı hedef alınmasına nasıl karşıysak, anti-semitizme de aynı şekilde karşıyız. Sorunumuz İsrail hükümetinin katliam politikalarıyladır. Sorunumuz tıpkı 5 asır önce olduğu gibi, yine zalimle ve zulümledir. Şunu herkes bilsin ki biz hakkı haykırmaktan çekinmeyiz. Birileri rahatsız olsa da doğruları söylemekten korkmayız. Sonuna kadar haklının yanında durmaya, doğru bildiklerimizi acı da olsa söylemeye devam edeceğiz. Buradan inanç, ülke, dil, din ayrımı yapmadan Filistin halkıyla dayanışma sergileyen, hemen her hafta sokakları doldurarak Gazze’deki katliam karşısında sesini yükselten tüm yürekli insanlara özellikle üniversiteli gençlere teşekkür ediyorum” dedi.

‘SURİYE MAALESEF İSTİKRARDAN HALA UZAK’

Erdoğan, Suriye’nin hala istikrardan uzak olduğunu, Irak’ın kalkınma gayretine destek verilmesi gerektiğini belirterek, “İhtilafın 14’üncü yılında, Suriye de maalesef istikrardan hala uzaktır. Terör ve bölücü örgütlerin pençesindeki ülkede ekonomik ve insani durum vahametini koruyor. 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı temelinde, siyasi sürecin ilerletilmesini ve milli uzlaşının sağlanmasını temenni ediyoruz. Gerçekçi bir diyalogdan yana olan tutumumuzu samimiyetle sürdürme kararlılığındayız. Komşumuz Irak, terörle mücadelesini sürdürürken, kalkınma, yeniden imar ve bölgesiyle yeniden bütünleşme yolunda kararlı adımlar atıyor, uluslararası toplum Irak’ın bu gayretine destek vermelidir. Kalkınma Yolu Projesi gibi tüm bölgeye fayda sağlayacak girişimlerin hayata geçirilmesi, bu bağlamda çok ama çok önemlidir. Tüm bu çabaların başarısı, PKK başta olmak üzere Irak’taki terör tehdidinin bertaraf edilmesine bağlıdır. Bir diğer komşumuz İran ile Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nı canlandırma yolunda adımlar atılmasının bölgede güven ve istikrar ortamının tesisine katkı sağlayacağına inanıyorum” diye konuştu.

UKRAYNA-RUSYA SAVAŞI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna-Rusya savaşında üçüncü yılın bittiğini ancak barışın tesisinden hala uzak olunduğuna dikkat çekerek, “Ukrayna’daki savaş, üçüncü yılını bitirirken, adil ve kalıcı bir barışın tesisinden hala uzaktayız. Silahlanma yarışı hızlandıkça, diplomasinin alanı giderek daralıyor. Savaşın, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliği temelinde diplomasi ve diyalogla sona erdirilmesine yönelik çabalara olan desteğimizi daha da artıracağız. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni titizlikle uygulamaya devam edeceğiz” dedi.

AZERBAYCAN-ERMENİSTAN VE BALKANLAR

Erdoğan, Türkiye’nin Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış sürecine destek verdiğini, Balkanlar’daki refah ve huzur için yapıcı rol oynadığını belirterek, “Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış sürecini destekliyor. Çalışmaların en kısa sürede müjdeli haberlerle neticelenmesini temenni ediyorum. Türkiye-Ermenistan kulvarında da karşılıklı olumlu adımlar atıyoruz. Azerbaycan-Ermenistan barış sürecinde kaydedilecek gelişmeler, Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecine de olumlu yansıyacaktır. Ayrılmaz bir parçası olduğumuz Balkanlar’ın refah ve huzuru için yapıcı rol oynuyor, bölgedeki tüm aktörlerle yakın iş birliği içinde hareket ediyoruz. Bosna-Hersek’in egemenliği, siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün önemini Barışı Uygulama Konseyi Yönlendirme Kurulu Üyesi olarak her platformda vurguluyoruz. Geçen yıl üstlendiğimiz KFOR Komutanlığı’nı başarılı bir şekilde sürdürüyor, Belgrad-Priştine diyalog sürecini destekliyoruz” dedi.

‘TÜRKİYE’NİN DOĞU AKDENİZ’DEKİ ROLÜ YADSINAMAZ’

“Doğu Akdeniz’de en uzun kıyı şeridine sahip ülke olan Türkiye’nin anahtar rolü yadsınamaz” diyen Erdoğan, “Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’in ilgili tüm tarafların meşru menfaatlerine saygı duyulan bir istikrar ve refah bölgesi olarak görmek istiyoruz. Deniz yetki alanlarının uluslararası hukuka göre sınırlandırılması, seyrüsefer serbestisi ve emniyetiyle deniz ticareti konuları başta olmak üzere iş birliğinin geliştirilmesi, tüm bölgenin müşterek menfaatinedir. Türkiye, enerji ve çevre başta olmak üzere her konuda yapıcı iş birliğine hazırdır. Komşularımızdan aynı yaklaşımı bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

‘ULUSLARARASI TOPLUMU, KKTC’Yİ TANIMAYA ÇAĞIRIYORUZ’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs Adası’nda Kıbrıs Türklerinin hakkı olduğunu belirterek, uluslararası toplumu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) tanımaya çağırdı. Erdoğan şu ifadelere yer verdi:

“Kıbrıs Adası’nın kuzeyi ve batısında ilan edilmiş kıta sahanlığında Türkiye’nin, adanın tümünün etrafında ise Kıbrıs Türklerinin hakları vardır. Kıbrıs Barış Harekatı’nın üzerinden 50 yıl, Rumların ortaklık devletini gasp etmesi sonucunda Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının üzerinden ise 61 yıl geçti. O günden bugüne kadar adada barış ve sükunet hakim oldu. Kıbrıs meselesine adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm getirilmesi için samimi irade ortaya koyan taraf daima Kıbrıs Türkleri ve Türkiye’ydi. Federasyon modeli artık geçerliliğini tamamen yitirmiştir. Adada iki ayrı devlet ve iki ayrı halk vardır. Kıbrıs Türklerinin müktesep hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüleri yeniden tescil edilmeli, tecrit artık son bulmalıdır. Bugün, uluslararası toplumu bir kez daha Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaya, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya davet ediyorum.”

‘AFRİKA İLE DAYANIŞMA İÇİNDE OLACAĞIZ’

Erdoğan, Türkiye’nin Afrika ile dayanışma içinde olacağını belirterek, “Libya’da istikrarın tesisine, ülkenin birlik ve bütünlüğünün muhafazasına aktif destek sağlıyoruz. Tüm devletleri bu hassas dönemde Libya’nın yanında samimi bir şekilde yer almaya, taraflar arasında güven tesisine katkı vermeye davet ediyoruz. Sudan’daki çatışmaların sona ermesi için daha fazla çaba harcamamalıyız. Çatışmalar sebebiyle yerlerinden edilmiş milyonlarca Sudanlıya insani yardım ulaştırılması noktasında hepimize sorumluluk düşüyor. Afrika genç ve dinamik nüfusu, zengin doğal kaynakları ve verimli geniş topraklarıyla çok geniş bir potansiyele sahiptir. Eşit ortaklık ve karşılıklı saygı ilkeleri temelinde, Afrika halklarıyla kıtanın barış, istikrar ve kalkınma çabalarına destek veriyoruz. Afrikalı kardeşlerimizle tam bir dayanışma içinde olmayı sürdüreceğiz” dedi.

‘TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI, ÖRNEK BİR MODEL HALİNE GELİYOR’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı’nın örnek bir iş birliği modeli haline gelmeye başladığına dikkat çekerek, “Yükselen ekonomileri bir araya getiren BRICS ile ilişkilerimizi geliştirme irademizi canlı tutuyoruz. Orta Asya ülkeleriyle köklü bir tarihi paylaşıyor, iş birliğimizi ikili ve çok taraflı zeminde daha da güçlendiriyoruz. Türk Devletleri Teşkilatı’mız giderek bir cazibe merkezine dönüşüyor. Gözlemci üyeler, Macaristan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de katkılarıyla, teşkilat örnek bir iş birliği modeli haline geliyor. Türk dünyası olarak birlik ve beraberliğimizi daha da tahkim edeceğiz, Çin’in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı çerçevesinde güçlü tarihi, kültürel ve beşeri bağlarımızın bulunduğu Uygur Türklerinin temel hak ve özgürlüklerinin korunması için Çin ile yakın diyalog halindeyiz” dedi.

Editör: Admin Admin