AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Filistin için 3 gün ulusal yas ilan edileceğini belirterek, "Bu, büyük milletimizin Filistin’deki mazlum çocuk, kadın, yaşlı masumlarla dayanışmasının, kalbimizin ve bütün varlığımızla onlarla birlikte olduğumuzun bir ifadesidir. Aynı acıyı paylaşıyoruz. Aynı üzüntüyü paylaşıyoruz'' dedi.
AK Partili Çelik, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Çelik, İsrail tarafından Filistin'deki hastanenin vurulmasını vahşet olarak değerlendirerek, "Bunu bütün gücümüzle lanetlediğimizi, bunun modern tarihin en büyük planlı katliamlarından ve vahşetlerinden biri olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Bu çerçevede burada hayatını kaybeden şehitlerimize cenabı Allah’tan rahmet diliyoruz. Ailelerinin acısı bizim de acımızdır. Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından bu çerçevede 3 gün ulusal yas ilan edilecektir. Bu, büyük milletimizin Filistin’deki mazlum çocuk, kadın, yaşlı masumlarla dayanışmasının, kalbimizin ve bütün varlığımızla onlarla birlikte olduğumuzun bir ifadesidir. Aynı acıyı paylaşıyoruz. Aynı üzüntüyü paylaşıyoruz. Bu kayıp aynı zamanda bizim kaybımızdır. Bu insanlığın kaybıdır. İsrail güvenlik güçleri sistematik bir şekilde tüm insani değerleri katletmektedir, hedef almaktadır. Bir kere daha bu saldırıyı lanetliyoruz" dedi.
'BATIDAN BARIŞ PERSPEKTİFİ GÖRÜLMEMİŞTİR'
Çelik, günlerdir Gazze’nin bombalanması karşısında birtakım çevrelerin sus pus olduğunu belirterek şöyle dedi:
"Günlerdir Gazze’nin bombalanması karşısında uluslararası kurumların nasıl seyirci kaldığını, çok prestijli denilen bir takım basın yayın organlarının nasıl masumların ve sivillerin öldürülmesini meşrulaştırmaya çalıştığını hep beraber görüyoruz. Bir tek Sayın Cumhurbaşkanımız olayların başladığı andan itibaren adil barıştan ve hakkaniyetli bir çözümden bahsederek savaş kışkırtıcılığı yapanlara, buradan başka denklemler çıkarmaya çalışanlara karşı bütün masumlardan yana, bölge barışından yana bir perspektifi ortaya koymuştur. Maalesef Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve bazı batı ülkelerinin ilk yaptıkları eylem ise bölgeye savaş gemileri ve uçak gemileri göndermek olmuştur. Bunun çatışmaları körükleyeceği, bir takım devletlerin ve asimetrik güçlerin bu çatışmaların parçası haline getirilmesine zemin oluşturacağını görmezden geliyorlar. Ama ortada bir durum vardır ki şimdiye kadar batılı devletlerden herhangi bir barış için bir perspektif, bir siyasi kapasite, bir diplomatik performans görülmemiştir. Yaptıkları tek şey Gazze halkının ve Filistinlilerin toplu cezalandırılması karşısında tek taraflı olarak İsrail’in kendini savunma hakkından bahsetmektir. Bölgeye uçak gemisi göndermek, bölgeye çok sayıda uçak gemisi göndermek bir barış perspektifi değildir. Nitekim eş zamanlı olarak batı ülkelerinde Filistin ve dayanışma gösterilerinin yasaklanması, Filistin bayrağının gösterilmesinin bile bir suç unsuru haline getirilmeye çalışılması, insan hakları, ifade hürriyeti gibi kavramların nasıl çifte standartla yürütüldüğünü göstermektedir."
'FÜZE İSRAİL TARAFINDAN ATILMIŞTIR'
Çelik, batılı ülkelerin konuya yaklaşırken 'İsrail’in kendini savunma hakkı var' mottosunu savunduğunu söyleyerek, "Kuşkusuz her egemen devletin karşı karşıya olduğu saldırılar karşısında kendini savunma hakkı var. Ama ortada 'İsrail’in kendini savunma hakkı var' diyenlerin bunun Gazzelilerin hayat hakkını, yaşam hakkını yok edecek bir noktaya varmaması konusunda herhangi bir uyarıları yok. O yüzden işte dün gece hastaneyi bombalayarak; çocukları, kadınları, sivilleri öldürüyor. Hala çıkıyorlar; 'İsrail’in kendini savunma hakkı var.' İsrail'in kendini savunma hakkı çocukları öldürme hakkı mıdır? Kadınları ve sivilleri yok etme hakkı mıdır? Böylesine insanlık dışı bir eylem dizisiyle, hakkın bir araya getirilmesi, yetkinin bir araya getirilmesi, insanlık değerleri ile ya da uluslararası hukukla bağdaşabilir mi? Söz konusu bile olamaz. Nitekim dün atılan hastaneyi vuran füzenin ardından hemen bir dezenformasyon kampanyası başlayarak Hamas tarafından atıldığı söylendi. Halbuki bütün uzmanlar açık ve net bir şekilde ortaya koyuyorlar ki bu füze İsrail güvenlik güçleri tarafından o hastane hedef alınarak atılmıştır. Diğer iddialar bir dezenformasyondur" dedi.
'TÜRKİYE CUMHURİYETİ KENDİ KARARLARINI VERİR'
Çelik, İsrail’in Filistin’e saldırılarına tepki göstererek, "Şu anda düşünülmesi gereken askeri eylemlerle Gazze’ye kara harekatı yaparak daha çok katliama seyirci kalmak değil tam tersine buradan artık Filistinli çocukların da İsrailli çocukların da rahat uyuyabildiği bir politik çözüm perspektifinin çıkarılmasıdır. Aksi halde 'İsrail güçlerinin kendini savunma hakkı var' denildikçe bu lanetli eylemlere daha çok imza atacağı görülmektedir. Dolayısıyla bölgede daha büyük bir savaş çıkarmak isteyen farklı güçlerin ve farklı devletin faaliyetlerini takip ediyoruz. Ama buradan daha büyük bir barış çıkarılması imkanı da vardır. Ülkelerin garantörlüğüyle ve uluslararası korumanın sağlanmasıyla 1967 parametrelerine uygun, coğrafi bütünlüğü olan bir Filistin devletinin kurulmasıyla bu çözümün sağlanması mümkündür. Bunun dışındaki yaklaşımların hiçbir şekilde çatışmaların sona erdirmeyeceği defalarca görülmüştür. Birileri çıkmış özellikle bazı batılı politikacılar; 'Erdoğan ve Türkiye tarafını seçsin' diyorlar. Öncelikle şunu söylemek isterim ki kimsenin bize taraf seçtirmeye ve tercih dayatmaya herhangi bir yetkisi yoktur. Türkiye Cumhuriyetine taraf değiştirecek ya da yetki dayatacak yeryüzünde bir devlet, bir politik güç, bir askeri güç yoktur. Egemen bir devlet olarak kendi kararlarını Türkiye Cumhuriyeti kendisi verir" şeklinde konuştu.
Çelik, 29 Ekim Cumhuriyet kutlamalarının Filistin’de yaşanılanlar nedeniyle iptal edileceğine dair iddiaların sorulması üzerine "Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü yılını şanla şerefle anacağız. Kutlamaların iptali söz konusu değil" dedi. Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısına katılıp katılmayacağı ile ilgili ise, "Sayın Cumhurbaşkanımızın o toplantıya katılımıyla ilgili değerlendirme devam ediyor" ifadelerini kullandı. (DHA)